14 Mayıs 2013 Salı

ÖPTÜM BABAY (!)

Futbolda, rekabet, sarı kart, kırmızı kart, hakeme itiraz ve tartışma ve daha onlarca maddeyi Galatasaray-Fenerbahçe maçlarının bir parçası olarak görebiliriz. Kimse de buna itiraz etmez. Bunlar bir derbinin bildiğimiz elemanları. Öte taraftan bir de alttan alta büyüne bir nefret, bitmeyen bir kavga artık önüne geçilmez bir hale geldi. Eminim Fenerbahçe'lilerinde kendince sebepleri vardır ama bir Galatasaray'lı olarak Fenerbahçe'nin neden bu kadar nefret edilen bir takım olduğunun gerekçelerinin sadece bir kısmını aşağıdakiler olarak özetleyebilirim...

Türk futbol tarihinin en yüzkarası isimlerinden birisi, Aziz Yıldırım. Şikeden hapis cezası alıp, çıktıktan sonra daha da çirkefleşti, daha da çirkinleşti. Her derbi öncesinde yapmasına iyice aşina olduğumuz, saldırgan konuşmalar, kamuoyunu ve federasyonu yönlendirici söylemler artık onun hayatının değişmez bir parçası oldu. Utanmasa Fenerbahçe maçlarında hakemlerin bile Fenerbahçe forması giymesini isteyebilecek halegeldi. Zira Fener maçlarında hakemlerin daha az taraflı olması mümkün değil gibi duruyor. Bu bile zat-ı muhterem'e yetmiyor. Türk futbol tarihi ondan daha fazla ağlayanını, ondan daha fazla şikayet edenini görmedi. Kendi kulübünün divan toplantısında yaptığı konuşmanın çok büyük bir bölümünü Galatasaray ile ilgili yaparak ne kadar gülünç bir duruma düştüğünü hiçbir zaman anlayamayacak.

Aslında az biraz insanlıktan nasibini alabilmiş olsa, milli takımda ve kendi kulübünde gayet başarılı bir kaleci olmanın yanı sıra sevilen bir insan da olabilirdi Volkan Demirel. Son dönemde Fenerbahçe sevgisini, başkana ve camiaya yalakalıkla karıştıran Volkan, Fenerbahçe'nin bu kadar az sevilmesinde ve hatta nefret edilmesindeki baş etkenlerden birisidir. Aziz babasının biricik Volkanı, basın toplantılarında veya röportajlarda tatlı dili ile basına ve halka örnek bir futbolcu profili çizerken yeri geldiğinde aynı basının çalışanlarına "seni evinden aldırırım lan" diyerek içindeki sevgi pıtırcılarının bir anda nasıl canavar pençesine dönüşebileceğini hepimize canlı canlı göstermiştir. Maçlarda ise ortamı germek, olabilecek hertürlü kavgaya teraddütsüz girmek, rakibin boğazına yapışmak gibi özellikleri bulunan Aziz babasının Volkan'ı, kaybedilen büyük maç sonlarında veya kaçan şampiyonluklarda barbie bebeği kaybolmuş, 5 yaşındaki kız çocukları gibi ağlamaktan asla çekinmemektedir. Bunu da kamera önünde sergileyip camiadan puan toplamayı ihmal etmemektedir.

Nefret... Emre Belözoğlu dendiği zaman benim aklıma gelen ilk kelime nefret. Maç içindeki davranışları insani değer limitlerinin çok altında kaldığı için bir insan gibi yorumlamakta büyük güçlük çekiyorum kendisini. Derbi maçlarındaki tek görevi ortamı gerip olay çıkartmak, hakem dahil herkese küfür etmek, ırkçılık yapmak olan Emre, az önce saydığım özellikleri olmasa aslında O'da aynı Volkan gibi iyi bir futbolcu. Fakat gelgelelim futbolcu olmak önce insan olmayı gerektirdiğinden, kendisini oyunuyla eleştirmek oldukça zorlaşıyor. Belki bir gün oyunundan ve insanlığından da söz edebiliriz bu futbol katilinin.
Fenerbahçe kümesinin son yumurtası geçen sezon çatladı ve yeni civcivin adı Meireless oldu. Kendisiyle ilgili yoruma geçmeden önce, yandaki görününtünün son Galatasaray maçından olduğunu hatırlatmak iserim. Eline aldığı cinsel organını kırmız kart gören Sabri'ye gösteriyor :) ama ona sorsanız kesinlikle öyle bir şey yok. Aslında o hakeme de tükürmedi ve hatta eliyle "sen topsun" anlamına gelen işareti de yapmadı. Vakti zamanında Pascal Nouma'yı yerden yere vuran basın ve kamuoyu buna ne diyecek merak ediyorum. Her  türlü ahlaki konuda gurme olan Fenerbahçe yönetiminden bu hareket sonrasında Meireless'e plaket ve artı prim vermesini bekliyorum. Çünkü bir Fenerbahçe oyuncusu, bir şey yaptıysa, o şey mutlaka iyi bir şeydir...

Olaylar ve kişiler üzerinden gidecek olsak bu yazının bir sonu olabileceğini sanmıyorum. Zira dillere destan bir Baroni var, Emre abisinin izinden giden bir Caner var. Her başarısızlığı Galatasaray'dan bilen bir Aykut Kocaman var. Var oğlu var...
Son cümle, taraftarı ve yönetimiyle tüm Fenerbahçe camiasına. Allah razı olsun iki yıldır şampiyonlığu sizin dükkanda kutlamamıza izin veriyorsunuz. Ben bir Galatasaraylı olarak buna katlamanazdım. İşin daha da garibi, geçen sene beraberliğe bu sene yenilgiye sevindiğimizi düşünüp, yaptığımız kutlamalara gülüyorsunuz. Gerçekten komiksiniz. Çok genç olanlarınız bilmez ama sizin mabedinizde kutlama yapmak bizde eski bir gelenek. (Bknz: Souness'in bayrak dikme merasimi). Biz iki yıldır sizde Şampiyonluğu kutluyoruz. Siz ise bizden aldığınız puanların hayattaki herşey olduğunu düşünüyorsunuz. Ayrıca bizim mağlubiyet sonrası yaptığımız kutlmalarla dalga geçeceğinize, olmayan şampiyoluğu kutladığınız günleri hatırlayın, o size yeter canlarım, öptüm babay ;)


 Türk futbolsu seninle güzel Fenerbahçe diyebilmeyi çok isterdim. Ama bu hazımsızlık, bu çirkeflik, ırkçılık ve şikecilik varken bu cümle ancak Fenerbahçe yalakalarının ağzına yakışacak bir saçmalıktan ibaret olabilir.






















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder